Abdullah Öcalan ‘başıbozuk paşası’ mı oluyor
MHP Genel Başkanı Bahçeli TBMM Genel Kurulu’nda DEM Parti Eş Genel Başkanı Taner Bakırhan ve DEM Parti’li vekillerle tokalaştı.
Daha önce DEM Parti’ye sert sözlerle yüklenen ve ortaklık yaptığı gerekçesiyle CHP’ye de bu konuda yüklenen Bahçeli tokalaşma konusuyla ilgili “Yeni bir döneme giriyoruz. Dünyada barış isterken kendi ülkemizde barışı sağlamak lazım” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise, Meclis’te DEM Partili siyasetçilerle el sıkışan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye destek çıktı. Erdoğan, Bahçeli’nin yaptığını ve sonraki açıklamalarını ’85 milyonun kardeşliği adına çok kıymetli bulduklarını’ ifade etti.
ÖCALAN KANDİL’LE GÖRÜŞTÜ İDDİASI
Bu gelişmelerin ardından çözüm süreci yeniden gündeme geldi. Ahmet Türk’ün çözüm sürecine yönelik söylemlerinin ardından Abdullah Öcalan’ın da Kandil’deki örgüt liderleriyle görüşmesine izin verildiği iddia edildi.
Hem merkez medyada hem de terör örgütüne yakın yayın organlarında konuyla ilgili haberler yazıldı, görüşlere yer verildi.
Odatv bununla ilgili kapsamlı bir haber hazırladı.
İşte o haber:
İmralı Cezaevi’nde yatan terör örgütü PKK’nın elebaşı Abdullah Öcalan’ın adı bu dönemde sık sık geçmeye başladı.
Bilindiği üzere Osmanlı’da üç paşa unvanı bulunuyordu…
Askeriye Paşası, Mülkiye Paşası ve Başıbozuk Paşası…
Askeriye paşası, Osmanlı İmparatorluğu döneminde askeri rütbelerinden biri olup, “Paşa” unvanına sahip askerî liderler için kullanılmaktaydı. Paşalar, genellikle ordu başkanları veya askeri bölgedeki en yüksek rütbeli komutanlardı. Bu rütbe, Osmanlı İmparatorluğu’nun askeri ve idari yapılarında önemli bir yer tutardı.
Mülkiye paşası, Osmanlı İmparatorluğu döneminde Mülkiye Nezâreti’nin başı olan bir paşa. Mülkiye Nezâreti, devletin maliye işleriyle ilgilenen bir bakanlık olarak görev yapardı. Bu paşa, Osmanlı İmparatorluğu’nun maliye sistemini yöneten ve denetleyen en yüksek rütbeli memurdu.
Başıbozuk paşası, Osmanlı İmparatorluğu döneminde başıbozuk askerlerin komutanı olarak bilinen bir paşa. Başıbozuklar, savaş sırasında orduya katılan gönüllü askerlerden oluşan bir kuvvet. Bu askerler, genellikle yaya ve atlı olarak silahlı ve teçhizatlı olarak savaşa katılırdı.
OSMANLI-RUS SAVAŞINDA DA KULLANILDI
1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nda da kullanılan başıbozuklar, intizamsızlıkları iyice artmış olduğundan, daha sonraki tarihlerde gönüllü olarak savaşa katılacakların düzenli askerler tarzında olmaları istenmiş, böylece bu kuvvetlerin kullanılmasından hemen hemen vazgeçilmişti.
Başıbozuk tabiri ayrıca Osmanlı Devleti’nin son zamanlarında taşradan İstanbul’a gelip işsiz güçsüz siviller için de kullanıldı.
ÖCALAN ‘BAŞIBOZUK PAŞASI’ MI OLUYOR
Osmanlı’nın isyanları bastırmak için affettiği elebaşlarını “başıbozuk paşası” olarak görevlendirdiği iddia edilmekteydi.
Tabi ki Türkiye Cumhuriyeti’nde böyle bir durumun söz konusu olması zor. Ancak terör örgütü elebaşı Öcalan için ev hapsi gibi benzeri bir uygulama yapılır mı bunu zaman gösterecek.
Tabi bu konuyla ilgili tarihçiler de ikiye ayrılmış durumda. Böyle bir uygulamanın yapılabileceğini söyleyen de var Osmanlı’da böyle bir uygulamanın olmadığını söyleyen de…
“OSMANLI’DA BÖYLE BİR DURUM YOK”
2009’daki çözüm sürecinde de bu durum gündeme gelmiş, eski Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu, Osmanlı’da böyle bir durumun söz konusu olmadığını söylemişti.
Halaçoğlu, “Osmanlı, direkt olarak kendisine silah çeken, devlete baş kaldıran kişileri kesinlikle affetmiyordu. Kendi aralarında çatışan kişileri belli yerlerde görevlendirerek onore ediyor ve başına iş açmasını engelliyor, kendine bağlıyordu” demişti.
“SİYASİ SUÇLULARA PAŞA UNVANI VERİLMİYORDU”
Doç. Dr. Erhan Afyoncu ise siyasi amaçlı hiçbir suçluya paşa rütbesi verilmediğini ifade ediyordu.
Osmanlığı İmparatorluğu’nun eşkıyalara karşı iki yöntem izlediğini bunlardan birinin zorla bastırma diğerinin de Kuyucu Murat Paşa metodu olduğunu kaydetmişti:
“Kuyucu Murat Paşa suçlu-suçsuz gerektiğinde öldürüyordu. İkincisi de gücünü fazla harcamamak için dağa çıkmış eşkıyaları Osmanlı devlet kadroları içine alıyor, bir kısmını paşa bir kısmını daha alt düzeyli görevli yapıp sınırlara gönderiyor, sınırlarda savaştırıyor, onların da çoğu şehit oluyor bu sefer. Buradaki en önemli nokta şu, Osmanlı bunu düz eşkıyaya karşı yapıyor. Adamın amacı belli bir para veya mevki elde edebilmek. Siyasi amaçlı suçlularda Osmanlı imparatorluğu affedip paşa yapmamıştır.”
Afyoncu, Osmanlı’nın siyasi bir amaç güden hiçbir suçluyu affetmediğini ve ayrılıkçı ve bölücü suçlara çok ağır cezalara çarptırdığını ifade etti.
GENEL BİR AF İSTEĞİ
Yazar Ümit Fırat da ‘Paşa’ ifadesinin işin esprisi olduğunu ancak kademeli bir genel affın gerekli olduğunu yazmıştı: “Hiçbir militan ben aftan yararlanmak istiyorum demez, ancak yöneticileri ile birlikte yararlanacaklarsa dahil olurlar. Siyasi ve toplumsal iradeyi bu şekilde kademeli bir affa ikna etmek, bunu konuşmak lazım. Birden hepsini salmak göze alınacak iş değil. Bu affın örgüt bakımından büyük yararı olur ve silahlı mücadelenin de artık sona ereceği anlayışını giderek yerleştirir. Bu sayede silahlı mücadeleye karışmış olanlar için de geçerli olacak genel bir afla bu dosyayı kapatmak mümkün olabilir.”
Prof. Dr. Doğu Ergil ise Öcalan’n Diyarbakır’da bir çiftliğe götürülmesini ama dışarı çıkarılmamasını önermişti:
“Öcalan’ı muhatap mı alacağız deniyor. Zaten kaldığı cezaevinde askerlerle görüşüyor. Adamın fikirleri belli, o fikirleri gerçekten bir barış için kullanırsınız. Bunu Öcalan’ı masanın karşı ucuna oturtmak gibi sembolik bir şekilde yapmazsınız.
Her şey çok sansasyonel ifade ediliyor. Örgütün büyük çoğunluğu ciddi reformlarla silah bırakmaya razı olduktan sonra Öcalan’ın tutukluluk hali devam eder ama alırsınız onu Diyarbakır’a götürürsünüz. Orada ona çiftlik hediye edecek binlerce Kürt var, oraya gönderirsiniz oradan dışarı çıkamaz. İlla ki sokağa salmak değil ama bir temas, hareket özgürlüğü sağlanabilir. Serbest bırakılmasın diyenleri de bu arada tatmin etmiş olursunuz.
“OSMANLI VALİ YAPARDI”
Osmanlı’da isyancılar dağa çıkarlardı, arkasındaki birlikler onu tepelemeyezlerse hükümet itibar kaybediyor demektir. Bu durumda “Gel sana buranın yönetimini verelim, subaşı, vali yapalım” der ve oradaki haydutluğun giderilmesi için onu sorumlu tutar, o kişi devlet memuru olur. Bir hatası olunca da başını keser ama kontrol edemezse devlete karşı güç olur. Bu yapılabilir mi Türkiye de? Akıllı bir yönetim tabii ki yapar. Einstein “Bir sorunu yaratan zihniyetle o sorun çözülmez” der. Bu sorunu üreten zihinle çözüm mümkün değil, farklı bir mantık uygulayacağız. Çözümün mantığı da karşındakini artık düşman değil, çözüm için potansiyel bir ortak olarak görmektir.”